... YAŞAMAYA DAİR
Dün ne mi dedim çocuklarımıza ? İyi ki varsınız, dedim.. İyi ki varsınız da hayata tutunabiliyoruz, dedim..
Salı, 04 Ağustos 2015



TOP > TOP BAŞI > BEMBEYAZ > YAŞAMAYA DAİR .. 

Değerli Altınordu’lular ve Futbolseverler merhaba,

Önce A takımımız, sonra Futbol Meslek Okulumuz, şimdi de Futbol Eğitim Kurumumuz “Top Başı” yaptılar.. 
Hayırlı olsun, Allah sadece bizim değil, tüm amatör/profesyonel kulüplerimizin sporcularımızın ayağını düz bastırsın.. 

“Top Başı” deyimini çok severim. Çok sıcak bulurum.. “Top”la buluşmak.. Seçilmiş diğer arkadaşlarınla doyasıya “top” oynamak.. Büyük keyif *** 
Lütfen karıştırmayalım, yenilikçi olmak, reformcu olmak, eskiye dair değerlerimizi unutmak demek değildir..

Profesyonel takımları bilmiyorum ama eskiden tüm amatör takımlar sezon açılışında beyaz giysiler, beyaz çorap ve beyaz lastik ayakkabılar giyerlerdi..
45 yıl önceydi, Leskay Sahası.. 15 yaşımda babacığımdan gizli gizli Ufukspor’da 15 yaşımda ilk açılışa katılıyordum.. Babam beni arkadaşlarla denize gittik sanıyordu :).. 
Yahu şimdi düşünüyorum da, Kenan Usta’dan bu “top” yüzünden yediğim dayakların onda birini, şimdikiler yeseler, aileler birbirine düşerler vallahi :).. 

Antrenörümüz Ankara’dan yeni gelmiş.. Herkes onu merak ediyor.. Adı Tahsin.. Tahsin Hoca.. Eski futbolcu imiş.. 
Hacettepe’li Tahsin derlermiş ona.. Tek damar, zayıf, ince, narin, efendi ve ciddi bir adam..
Biz 2 antrenör biliyoruz o zamanlar.. Biri Kahveci Şevki Amca, diğeri de bizim mahalleden yürüyerek Eşrefpaşa Meydanı’na doğru giden Halil Bıçakçı hocamız ..
Tahsin Hoca, ne Şevki Amca gibi cazgır, ne de Halil Bıçakçı Hoca gibi tombiş.. SSK’da çalışırken galiba eş durumundan İzmir’e tayinini çıkarmış ve aramızda şimdi..  
Antrenör eski profesyonel topçu, hem de Ankara’dan.. Herkes merakta.. 

O zamanlar sahalar topraktı ama olsun, tüm sporcular bembeyaz giyinirlerdi .. Çok severdim o manzaramızı..   
Yeni sporcular tek tek tanıtılırdı. Amatör takımların mahalleli taraftarları vardı o zamanlar.. Açılış merasiminde onlar bize, bize onlara bakardık ve hepimiz birbirimizi tanırdık.. 
Ama bir ciddiyet olurdu ki, inanılmaz.. Şimdi düşünüyorum da, çok temiz bir gülümseme beliriyor yüzümde.. 
Tanıtım bittikten sonra, antrenör ikili sıra yaptırır ve en önde takımın baba topçusu Kaptan abimiz ve İkinci Kaptan abimiz olmak üzere, sahanın etrafında ilk turu atardık hep birlikte.. 
Suratlar bir ciddi ki sormayın gitsin :).. Yahu en sevdiğimiz şeyi yapıyoruz, şunun şurasında top oynayacağız işte.. Ama bir ciddiyet, bir ciddiyet...
Konuşmak ne kelime, yandakine bakamıyorsun bile :).. Tabii şimdi damıtılmış 60 yaş belleğiyle gülüyorum o halimize.. Çok komik değil mi ?

Dün ne mi dedim çocuklarımıza ?
- İyi ki varsınız, dedim..
- İyi ki varsınız da hayata tutunabiliyoruz, dedim.. 
- Önce SEVGİ hep olacak bu Kurum’da dedim ..
- Sonra da UYUM, hayatın en anlamlı sözcüğü, dedim..
- Sonra yenilere SELAMLAŞMAYI öğrettim, biraz güldük hep birlikte :).. 
- Sonra herkes derslerinden GEÇER NOT alacak haaa, dedim.. 
- Sonra da bu iş artık MESLEK oldu çocuklar, ama sizin henüz zamanınız var dedim. 
- En sonra da Veliler de dahil hep birlikte fotoğraf çektirdik, “patateeesss” dedik.. 

Sonra gittim, Nazım Hikmet’in Yaşamaya Dair şiirini, bilmem kaçıncı defa okudum..
- Çünkü tam zamanıydı bu şiiri okumanın .. 
- Bu ünlü şiirin, benim en çok sevdiğim 2 pasajını sizlerle paylaşayım, merak eden tümünü açar okur.. 

YAŞAMAYA DAİR 
  
Yaşamak şakaya gelmez, 
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın 
bir sincap gibi mesela, 
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, 
yani bütün işin gücün yaşamak olacak. 

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, 
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, 
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, 
yaşamak yanı ağır bastığından. 
                                                                                 
Nazım HİKMET